26 Ocak 2015 Pazartesi

Hükümetin Faizsiz Kredi Desteği



       Uzun süredir esnafın beklediği %100 faizsiz kredi kullanımı 21 ocak 2015'de resmi gazetede yayınlandı esnafı rahatlatacak olan bu kredi çoğu işyeri için güzel bir fırsattı ve işte sonuçlar gittim ve araştırdım herkes bu krediden faydalanamıcak çünkü esnaf kefalete kaydınız olması gerek ve işletmenin 1 yıl içerisinde açılmış olması artı 3 yıllık ustalık belgesi olması gerek bu şartlara uygun olan herkes başvura bilecek kredi iki şekilde verilecek unutulmaya yüz tutmuş meslekler %0 faizle kredi kullana bilecekler diyerleri ise %50 faiz indiriminden faydalana bilecek.

Devamını oku...

Elektrik Faturası neden Yüksek Geliyor

           Herkesin aslında kafasındaki soru bu neden elektrik faturamız bu kadar çok geliyor yakıyor'san geliyor diye espiri yapmak çok alaycı bir durumdur ama insanların bu ay başına gelen baya bir sinir ettik peki insanlar bu soru karşısında nasıl bi cevap buldu dersiniz  bu ay ki kesilen fatura günleri 30 günden fazla olduğunu söylüyor hükümet peki soruyorum bütün şehirler demi aynı hayır kesinlikle yalan ben kendi fikrimi söylüyorum bir yerde bir zam var ama nerde olduğunu bilmiyoruz ama bir gerçek var şunu diye bilirler de biliyorsunuz ki kış etkisindeyiz fazladan kombilerin yanması elektrik sobaların fazla yanması veya klimalara fazla yüklenilmesi deseler bana daha inancı gelir.
           size kendi başımdan gecen bir olayla örnek vermek istiyorum normalde işyerimize aylık elektrik faturası 250 300 arası fatura geliyor bu ay çok çalışmadımız için 134.40 tl fatura geldi dedik hadi çalışmadık ama kafama takılan soru su aynı ay evimize 135 tl elektrik faturası geldi tam bir aylık ikiside ve evde ekstradan ne klima nede elektrikli soba var bizim içinde müthiş bir şok oldu bakalım ilerde daha nelerle karşılaşcaz ya güneş panelleri evimize döşicez kendi elektriğimizi kendimiz üreteceğiz yada en azından elektirk faturaların üzerindeki vergiyi düşürerek halkına faydalı bir şey yapabilirler.
Devamını oku...

23 Ocak 2015 Cuma

Vahşi Kapitalizm Örneği (Poyraz Karayel)



Vahsi Kapitalizm Örneği (Poyraz Karayel)

Haklı Olabilirmi?

Devamını oku...

Develerin kamburları (hörgüç) ne işe yarar

Develer, boynuzsuz, midesi üç bölmeli, köpek dişleri olan geniş, esnek yastıkçıklarla donanan iki parmaklı (kumlu arazide yürümeyi kolaylaştırır) geviş getiren hayvanlardır. Sırtlarındaki kambura hörgüç denir. Hörgüç ya da hörgüçler, bu hayvanların otlaklardan yoksun çorak iklimlerde yaşamasına olanak veren yağ depolarıdır. Susuzluğa dayanıklılık daha çok tek hörgüçlü devenin özelliğidir; oysa daha sık ve uzun tüylü olan çift hörgüçlü deve büyük soğuklara çok iyi dayanır. Devenin susuzluğa dayanıklılığı, ne iddia edildiği gibi, su hücreleriyle donanmış olarak işkembenin yapısından ne de hörgücünde depoladığı yağların yanarak metabolik suya dönüşmesindendir. Susuzluğa dayanıklılık, hayvana gece beden sıcaklığını düşürme (30-32 dereceye kadar) ve gündüz yükseltme (40-41 dereceye kadar) olanağı veren değişken ısılılığın sonucudur; ayrıca değişken ısılılık temel etkenine, terlemeyle ısı taşınımı, idrar hacminin büyük ölçüde düşmesi ve nihayet kan hacminin değişmemesi süreçleri de eklenir. Su yitiren tek hörgüçlü bir deve her defasında 200 litre su içebilir. Develer çorak ve çöllük bölgelerde çok iyi yük hayvanıdır. Tek hörgüçlü deve koşum hayvanı olarak da kullanılır. 


Devamını oku...

Bukalemunlar neden, nasıl renk değiştiriyor

Hayvanlar Aleminden Bukalemun'un en iyi bilinen özelliği devamlı renk değiştirmesidir. Bu yalnız ona has bir özellik değildir. Balıklarda, amfibyumlarda ve kertenkelelerde de bu kabiliyet vardır. Fakat muhakkak olan bir şey varsa, renk değiştirmek bukalemun'da en üstün derecesini bulmuştur. Bu garip kertenkele aslında, meselâ yeşilken, sarıdan geçmek suretiyle koyu griye dönebilmektedir. Bazen bu renklerin ikisi arası bir tonda görülür. Hiç ışıksız karanlık bir odada bulunduğu zaman sarı olur. Kuvvetli ışık altında koyu renk bir cismin üzerine konulunca, koyu gri olur. Diğer yandan gene parlak ışıkta açık renk bir zemin üzerinde rengi sarıya döner. Bu renk değişmelerini anlamak için bukalemun'un derisine bir göz atmak lâzımdır. Tanelerle örtülü bu derinin içinde, siyah sarı, ve beyaz renkli zerreler vardır. Bu küçük gözelerin yüzeye yakın olanlarının çoğu sarı renktedir. Aradaki gözeler siyah, derinin en dip tabakasndakiler ise beyazımsıdır. Bu beyaz gözeler, tıpkı ayna gibi reflektör vazifesi görürler. Bukalemun bize sarı olarak gözüktüğü zaman, sadece genişlemiş sarı gözeleri görüyoruz demektir. Bunların arasında minik siyah gözeler de vardır, fakat deriyi mikroskop altında incelemedikçe onları görmeyiz. Sonra siyah gözler genişlemediği zaman, bukalemun'un bize neden yeşil olarak göründüğünü açıklayalım. Bukalemun'un derisinin dip tabakasındaki beyaz gözeler mavi bir ışık yansıtırlar. Bu mavi ışık sarı gözelerden geçerken bize yeşil olarak gözükür, sözün kısası, bukalemun bu sırada yeşil renktedir. Sonra da, üstteki sarı gözelerle dipteki beyaz gözelerin arasındaki siyah gözeler genişlediği zaman olanları görelim. Siyah gözeler bu sırada beyaz tabaka ile sarı tabaka arasındaki boşluğu doldurduklarından, bir ayna önündeki siyah stor gibi, dipteki beyaz hücrelerin yansıttıkları bütün mavi ışığın yolunu keserler. Bunun sonucunda sadece en üst tabakayı görebiliriz. Bu zaman bukalemun sarı renktedir. Bir de balona benzer küçük siyah gözelerin genişlemeye devam ettiklerini farzedelim. Dış tabakaya saçaklı uzantılar uzatıp sarı gözelerin etrafını çevirmeye başlarlar. Sonunda biz artık sarı gözeleri göremez olur ve hemen hemen yalnız siyah göze görürüz. Bukalemun bu durumda koyu gri veya siyahımsıymış gibi görünür.
Devamını oku...

Yirmi yaş dişimiz niçin geç çıkıyor

İnsan vücudundaki bazı organların günümüzde pek işlevleri olmamasına rağmen insanlık tarihinin başlangıcında önemli roller oynadıkları sanılıyor. Vücudumuz sanki başka şeyler de yapabilmek için yaratılmış gibidir. Örneğin çok ilginç yerlerimizde kıllar vardır, dizlerimiz olması gerekenden çok büyüktür, ayaklarımızda bu kadar parmağa ihtiyaç var mıdır, apandisitimiz vücudumuzda ne arıyor? Kılların nedeninin ilk insanların duygularını sadece sesle değil hareket ve koku ile de iletmeleri olduğu sanılıyor. Vücudumuzun bazı bölgelerinde bulunan tüy ve kılların ana görevleri koku üretip özellikle erkek ve dişi arasında iletişim kurmaktı. Aynı şekilde apandisitin de başlangıçta ot yiyen atalarımızın otlarını sindirmede kullandıkları, ama zamanla otlanmaktan vazgeçtikleri için körelen bir organ olduğu sanılıyor. Yabancıların "akıl dişi" de dedikleri yirmi yaş dişleri geç çıktıkları gibi, çoğu kez problem de yaratırlar ve diş hekimlerince derhal çekilmeleri önerilir. Aslında çiğnemede pek fonksiyonu da olmayan bu dişler bize henüz yiyeceği pişirerek yemeyi keş-fedemeyen atalarımızın mirasıdır. Onların çiğ yiyecekleri yemek için daha kuvvetli bir çeneye ve dişlere ihtiyaçları vardı. Zaten diğer bütün dişlerimiz de aynı anda çıkmaz. Önce süt dişleri çıkar. Onlar döküldükten sonra ön dişler ve köpek dişleri çıkar sonra da azı dişleri. Yirmi yaş dişleri bu sırayı biraz gecikerek takip eder. Bütün bu olaylar olurken de çenemiz gelişmeye devam eder, ancak 20 yaşını geçtikten sonra yirmi yaş dişlerine çene kemiğimizde yer açılır. İnsanlık geliştikçe yirmi yaş dişine de çenemizde o kadar az yer kalıyor, yani insanın evriminde çene gittikçe küçülüyor. Bu nedenle bazı insanlarda bu dişler hiç çıkmadan gömülü olarak kalabiliyor. Yerine tam oturamadığından çürüyebiliyor, iltihap yapabiliyor. Bir fonksiyonu olmadığından da diş hekimleri çekip almayı tercih ediyorlar. Görevleri sadece çiğnemek olmasına rağmen dişlerimizin içinde sinirler de vardır. Bu sinirler dişlerimizle ilgili acı, ağrı ve ısıyı beynimize iletirler. Yani dişimiz çürürse sinir bir problem olduğu konusunda beynimizi ikaz eder ama nedense bu ikazı diş çürüdükten, iş işten geçtikten sonra yapar, diş hekimleri de o dişi kurtarmak için önce sinirini alırlar.
Devamını oku...

Böcekler öldüklerinde neden ters döner

Böceklerin çoğu, yüksek bir yerde dururken aşağı düşerlerse ilk önce vücutlarının en ağır bölgesi olan sırtları yere çarpar. Sırtlarının çoğunlukla yuvarlak ve bombeli olması nedeniyle bir daha doğrulamazlar. Bu konumdayken çok savunmasız olan böcekler ya başka hayvanlara yem oldukları için ya da aç kaldıkları için er ya da geç ölürler. Yerde ölmek üzere olan böceklerinse bacaklarının her biri farklı zamanlarda, farklı biçimde kasılmaya başlar. Bu durumda böcekler, ilk olarak kasılan bacaklarının bulunduğu yöne doğru yuvarlanırlar. Yuvarlanırken yine sırt üstü konuma geçtiklerinden öldüklerinde bu konumda kalırlar.

Devamını oku...

Neden hıçkırık tutar

Akciğerlerimiz kaburgalarımızın içinde birer torba gibi dururlar. Nefes aldığımızda bu torbalar içerlerine alabildikleri kadar hava alarak şişerler. Göğsümüzü karnımızdan ayıran ve akciğerlerimizin altına bitişik büyük bir kas olan diyafram, büzüşerek ciğerlerimizin genişlemesini sağlar, nefes almamıza yardımcı olur. Süratli yemek yenildiğinde, yutkunma neticesinde yemek ile birlikte bir miktar da hava alınır. Hıçkırık, yiyeceğin yüzeyine yapışarak sindirim sistemine giren bu havayı atmak için sistemin gösterdiği bir tepkidir. Diyafram süratle büzüşerek, çok ani ve hızlı nefes almamızı sağlar. Bu arada boğazımızın üst tarafında, ses tellerimizin bulunduğu kısımda bir kapanma olur ve buradan geçen hava bir an bloke edilir. Bu da 'hıck' şeklinde bir sesin çıkmasına neden olur. Midedeki bir olayla diyaframın ilişkisi, bu iki organdaki sinirlerin birbirine çok yakın hatta iç içe geçmiş olmalarındandır. Bu nedenle en çok yemekten sonra hıckırırız. Sindirim işlemi bittikten sonra hıçkırık olmaz. Hıçkırığı önlemek için çok çeşitli öneriler vardır. Baş aşağı durmak, yavaş yavaş su içmek, kollan yukarıda tutmak, nefesi tutmak, ileride bir noktaya bakarak derin nefes almak, buzlu su içmek, nefesi tutarak üç kere yutkunmak, nane yutmak, parmağı kulağa bastırarak su içmek ve korkutmak gibi. Bunlardan korkutarak insanı şok etmek, dolayısıyla sinir sistemini etkilemek, derin nefes alarak diyaframın mideyi itmesini sağlamak ve de kandaki düşük karbondioksit seviyesinin hıçkırığın oluşumunu hızlandırdığı bilindiğinden nefesi tutmak en mantıklı önlemlerdir. Aslında ise bu önlemlerin hiçbirine gerek yoktur. Hıçkırıklar yaklaşık 5 saniyede bir olur ve genellikle bir dakikadan fazla sürmezler. Siz önlemlerle uğraşırken, o zaten kendi kendine kesilir. Hıçkırığı kesmek için kabul edilen genel görüş hiçbir önlemin hıçkırığı kesmediğidir. Ancak aylarca süren istisnai durumlarda, muhakkak tıbbi müdahale gerekir, hatta bu durumlarda sinirler üzerinde operasyon yapılması bile gündeme gelebilir. Çok miktarda biber yemek gibi kimyasal yanmaların, enfeksiyonların ve ülser gibi hastalıkların da hıçkırığı meydana getirebilecekleri ileri sürülüyor. Hıçkırık süresince bir şey yememekte ve içmemekte fayda vardır, çünkü bu sırada tekrar fazla hava alınabilir. Hıçkırığı önlemek için en iyisi yemeği yavaş yiyin, çok miktarda yemeyin, yemek yerken karbonatlı içki içmeyin, yemeğe konsantre olun, çok konuşmayın ve gülmeyin. Yemeğe saygınız ne kadar artarsa, hıçkırık o kadar azalır.
Devamını oku...

21 Ocak 2015 Çarşamba

Erkek bebeklerin giysileri neden mavidir


Yüzyıllarca önce insanlarda şeytani güçlerin, bebeklerin veya küçük çocukların odalarında dolaştıklarına, onların vücutlarına girmek için fırsat kolladıklarına ilişkin ortak bir inanç vardı. Ayrıca bu şeytani güçlerin, mavi renk tarafından kovulduğuna da inanılıyordu. Çünkü mavi göklerin rengi idi. Hatta bugün bile hala Ortadoğu'da şeytanı kovmak için, bazı evlerin kapıları maviye boyanmaktadır. O zamanlarda, sülalenin devamı için, erkek bebeklerin önemi daha fazla olduğu için, şeytan korkar da gider diye, erkek bebeklerin ve küçük erkek çocukların giysilerinin mavi olması adet haline geldi ve yüzyıllar boyunca devam etti. Çok sonraları kız bebekler de "erkek bebekler kadar önem kazanınca", onların giysilerine de bir renk verilmesi ihtiyacı doğdu ve de çiçeklerin en güzeli olan gülün rengi, yani pembe renk verildi.
Devamını oku...

Piller neden doğaya zarar verir

Piller, içlerindeki kimyasal maddelerin tepkimeye girmesiyle açığa çıkan kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürür. Ancak bir süre sonra piller biter. Bazı pillerde cıva, nikel, kadmiyum gibi zehirli kimyasal maddeler bulunur. Lityum piller, düğme piller, nikel-kadmiyum piller bu tür pillerdendir. Bu pillerin rastgele çöpe atılması doğaya zarar verir. Çünkü içlerindeki kimyasal maddeler toprağa, suya, havaya karışarak canlıların hastalanmalarına ve zehirlenmelerine neden olur. Bu nedenle atık pillerin geri dönüşüm merkezlerine iletilmeleri gerekir. Bu amaçla atık pil kutularında biriktirilirler. Yakın çevrenizde bir atık pil kutusu varsa siz de biten pillerinizi oraya atabilirsiniz.
Devamını oku...